Fotoğraf: Serhiy Nuzhnenko, RFE/RL için

Kırım Hakkındaki Rus Mitleri

21 Mayıs 2025

Kırım’ın tarihini anlamadan, Ukrayna’nın ve hatta Avrupa’nın tarihini anlamak mümkün değildir. Burası antik mitlerin, şehirlerin doğduğu, eski savaşların yaşandığı ve imparatorlukların çatıştığı bir yerdir. Avrupa ve Türk dünyaları, Hristiyanlık ve İslam burada kesişir, yeni halklar burada şekillenir. Kırım’ın tarihi, Rus emperyalizminin özünü anlamak için önemlidir çünkü Rusya burada tüm sömürgecilik uygulamalarını hayata geçirmiş ve gerçekleri kendi lehine çarpıtmaya çalışmıştır.

Yüzyıllardır yarımadanın yerli halkı Rus teröründen muzdariptir ve 2014’teki Kırım’ın işgali, Rusya Federasyonu’nun sistematik politikasının bir parçası olmuştur. On bir yıldır Ruslar, Kırım etrafında belirli bir imaj oluşturmak için tutarlı bir baskı ve dezenformasyon politikası yürütmektedir. Rusya, Kırım’ı askerileştirmiş ve 2022’de Ukrayna’ya yönelik tam kapsamlı işgalin başlangıç noktalarından biri olarak kullanmıştır.

Kırım konusu hâlâ yeterince ele alınmamıştır. Ukrayna’da ve dünyada, Kırım’ın tarihi ve kimliği hakkında tarafsız bilgi eksikliği vardır; bu kimlik aslında Rus değildir. Kırım meselesi hâlâ “yarımada gerçekten Rusya’nın bir parçası olmamalı mı?” gibi tartışmalara yol açmaktadır. Bu bölgeyle ilgili en yaygın Rus mitlerini açıklığa kavuşturmamız gerekiyor çünkü Rus-Ukrayna savaşı ve gelecekteki herhangi bir Rus silahlı saldırısı, Kırım’ın Rus işgali devam ettiği sürece sona eremez.

Mit 1: Kırım her zaman Rusya’ya aitti

Ruslar, Kırım tarihindeki ana dönüm noktasını 1771’de Rus ordusunun ilk kez Kırım’ı işgal ettiği 18. yüzyıl olarak kabul ederler. Onların hayalinde, bu topraklarda daha önce dikkate değer hiçbir şey veya kimse yoktu. Aslında, Kırım’da çok etnikli bir nüfus vardı. Bunlar arasında, o dönemde yarımadada oluşmuş ve hâlâ orada yaşayan halklar vardı: Kırım Tatarları, Kırımçaklar ve Karaylar. Bu halklar, M.S. 4. yüzyıldan itibaren Ukrayna bozkırlarında ve Kırım’da egemen olmuşlardır. Ancak, Ukrayna bozkırlarının bilinen ilk tarihi halkları, M.Ö. 8. yüzyıldan itibaren İran dilli Kimmerler, İskitler ve daha sonra Sarmatlar ve Alanlar olmuştur. M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren yarımada, antik Yunanların yerleşim bölgesi haline gelmiştir.

Kırım Tatarları çeşme başında, 1943 yılı. Fotoğraf: Herbert List / Magnum Photos.

Ruslardan önce, yarımadanın bozkırları ve etekleri üç yüzyıldan fazla bir süre Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı bir devlet olan Kırım Hanlığı tarafından yönetilmiştir. Bu devlet, yaklaşık 1441’de Altın Orda’dan ayrılmış ve 1475’te Osmanlıların fethiyle Osmanlı egemenliğine girmiştir. Kırım’ın güney kıyısı ve Kefe (şimdiki Feodosya) şehri Osmanlıların doğrudan yönetimi altında kalmış, ancak 1774’te (1783’teki Rus ilhakından birkaç yıl önce) bu bölge de Kırım Hanlığı’na dahil edilmiştir. Bu devlet, üç yüzyıl boyunca yerli halkların, özellikle Kırım Tatarlarının oluşumu için gerekli siyasi koşulları sağlamıştır. Yarımadada Kırım Tatarca ve Türkçenin baskın olması, Karayların, Kırımçakların ve yerel Yunan (Urumlar) ve Ermeni topluluklarının Türk dillerine geçişine neden olmuştur. Kırım Hanlığı, savaşçı politikalarıyla tanınır ve varlığının sonuna kadar Rus İmparatorluğu’nun Karadeniz’in kuzeyinde egemenlik kurma mücadelesindeki başlıca rakibi olmuştur.

Carlo Bossoli, “Bahçesaray’daki Han Sarayı”, 1857 yılı. Kaynak: Vikipedi.

Rus egemenliği altındaki göç süreçlerine rağmen, Kırım çok uluslu yapısını korumuştur: 1897 nüfus sayımına göre burada Yunanlar, Ermeniler, Bulgarlar, Yahudiler, Almanlar, Polonyalılar, Estonlar, Beyaz Ruslar, Türkler, Moldovalılar ve Azeriler yaşamıştır. Peki bu halkların hafızası nasıl silindi ve Ruslar neden sadece kendilerinin veya çoğunlukla kendilerinin Kırım’da olduğunu iddia ediyor? Bunun nedeni, kasıtlı bir kolonizasyon politikasıdır.

İlk olarak, Rus İmparatorluğu, Sovyetler Birliği ve modern Rusya Federasyonu’nun yönetimleri, sert bir Ruslaştırma politikası yürütmüştür. 1783’teki Kırım ilhakından sonra, ilk olarak şehirlerin isimleri değiştirilmiştir. Yevpatoriya, Sivastopol, Simferopol, Feodosya gibi isimler ortaya çıkmıştır. 1944’te Kırım Tatarlarının sürgün edilmesinden sonra, Sovyet rejimi tarihi yer adlarını tamamen uydurma Rus isimleriyle değiştirmiştir.

İkinci olarak, işgallerle birlikte nüfus yapısında zorunlu değişiklikler yaşanmıştır: yerli halkın baskılar ve kötü yaşam koşulları nedeniyle göç etmesi, Rusların ve diğer Rus İmparatorluğu ve daha sonra Sovyetler Birliği’ne bağlı halkların Kırım’a yerleştirilmesi ve sürgünler. Kırım’ın Rus İmparatorluğu tarafından ele geçirilmesinden önce, Yunanlar Azak Denizi kıyılarına sürgün edilmiştir. Daha sonra Sovyetler Birliği döneminde, yerli halklara karşı bir suç işlenmiş ve onlar doğuya sürgün edilmiştir. Kırım Tatarları, yerel Yunanlar, Ermeniler, Almanlar ve Bulgarlar 1944’te halk düşmanı ilan edilmiş ve çoğunlukla o zamanki Özbek ve Kazak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerine yük vagonlarıyla gönderilmiştir. Sürgün edilenlerin anavatanlarına dönme hakları 1989’a kadar tanınmamıştır.

Bekabad’da miting, 1988 yılı. Kaynak: krymr.com.

Sürgün sonrası dönemde, Kırım’da ana dil Rusça olmuştur ve boşaltılan evlere Ruslar yerleştirilmiştir. Bu nedenle, 2001 nüfus sayımına göre, yarımadada yaklaşık 1.200.000 Rus yaşamaktadır ve bu, nüfusun %58,3’ünü oluşturmaktadır. Rusya ayrıca Kırım’da askeri varlığını sürdürmeye çalışmıştır. Bu kişiler, Ukrayna’nın bağımsızlığını kabul etmeyen ve Rusya ile işbirliği yapmaya hazır olan rejime sadık insanlardı.

Günümüzde Ruslar, Kırım’daki tarihi yok etmeye devam etmekte, yasa dışı kazılar yapmakta ve değerli eserleri müzelerine götürmektedir. Bilinen bir örnek, 2017’den beri sözde restorasyon altında olan Bahçesaray’daki Han Sarayı’dır. Aslında Ruslar, Kırım Hanlığı dönemine ait izleri yok etmektedir. Bahçesaray Tarih ve Kültür Koruma Alanı eski müdürü Elmira Ablyalimova’ya göre, bu değişiklikler geri döndürülemezdir.

2024 Haziran ayı sonunda, Ukrayna Ulusal Bilimler Akademisi Arkeoloji Enstitüsü kıdemli araştırmacısı Evelina Kravçenko, Rusların Sevastopol’daki UNESCO Dünya Mirası olan Khersones Taurica’yı zarar verdiğini ve onun üzerine yeni bir yapı inşa ettiğini bildirmiştir. Rusya, bu yeri sözde Rus ruhaniyetinin beşiği olarak tanıtmaktadır. Ana argümanları, Kyiv Prensi Volodımır’in 10. yüzyılda Hristiyanlığı Rusya’ya buradan getirdiğidir. Ancak tabii, Khersones’in orijinal hali Rus mitlerine hizmet etmediğinden, işgalciler bu antik Yunan şehrinin kalıntılarını propaganda için uygun hale getirmeye çalışmaktadır.

Fotoğraf kaynağı: Rusya'nın propaganda medyası.

Görüldüğü gibi, yaşam ya da uygarlık Kırım’da Ruslar sayesinde ortaya çıkmamıştır. Bu topraklar, Ruslardan önce de yerleşim görmüştür ve onların yardımı olmadan hem Avrupa hem de Türk dünyasının önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu topraklarda kendi kültürleri, yazılı dilleri ve tarihleri olan yerli halklar oluşmuştur. Bu miras, 18. yüzyılda yok olup gitmemiştir; sonraki yüzyıllarda onu yok etmeye yönelik tüm çabalara rağmen varlığını sürdürmüştür. Ancak Rusya, yarımadanın gerçek tarihini kasıtlı olarak görmezden gelmekte ve dünyaya Kırım’ın her zaman Rusya’nın parçası olduğu fikrini empoze etmeye çalışmaktadır.

Mit 2: Kırım Tatarları Kırım’da yabancıdır

Bu mit, Kırım Tatarlarını yarımadada yabancı olarak tanıtarak onların anayurtlarındaki haklarını reddeder. Gerçekte bu mit, Kırım Tatarlarının oluşum koşullarının Moğol istilası sonucu ortaya çıktığı inkâr edilemez gerçeğine dayanır. Gerçekten de “Tatar” etnonimi, “Tatarca” dil adı ve “Kırım” toponimi, yarımadada ancak 13. yüzyılda Moğolların gelişiyle ortaya çıkmıştır. Kırım Hanlığı — Moğol İmparatorluğu’nun doğrudan mirasçısı — bu etnosun ilk olarak konsolide olduğu siyasi sınırları ve örgütlenmeyi belirlemiştir. Kırım Tatarlarının ulusal bilinci ise ancak 19. yüzyılın sonlarında milliyetçilik fikirlerinin etkisiyle oluşmaya başlamıştır. Ancak Kırım Tatarlarını “yabancı” olarak nitelendirmek doğru değildir çünkü onlar, tarih öncesinden itibaren Kırım’da hüküm süren Avrasya’nın göçebe çoban uygarlığını temsil ederler. Kırım Tatarları, bu uygarlığın Kırım’daki son temsilcileri olmuştur. Göçler, istilalar, yeni kabilelerin ve halkların oluşumu, bugün yok olmuş bu dinamik bozkır uygarlığının ayrılmaz bir parçasıydı.

Kırım Tatarları elbette yalnızca Moğol istilasıyla Kırım’a gelen kabilelerden türememiştir. Köklerinin 11. yüzyıl ortalarında Batı Avrasya bozkırlarında — yani sözde Polovetsya bozkırında (Deşt-i Kıpçak) — egemen olan Kumanlara dayandığı oldukça kesin şekilde belgelenmiştir. O dönemin tanıkları, Altın Orda bozkırlarında yaşayan nüfusun çoğunluğunu Kumanların soyundan gelenlerin oluşturduğunu ve bu halkın “Tatar” adını benimsediğini kabul etmiştir. Daha da önemlisi, Moğol istilası yalnızca Kırım Tatarlarının değil, aynı zamanda modern Rusların da oluşumu için siyasi koşulları yaratmıştır. Semboliktir ki, Moskova Prensliği’nin kuruluşu, “Kırım” (günümüzdeki adıyla Eski Kırım) şehri hakkında ilk bilginin ortaya çıktığı döneme denk gelmiştir — bu şehir, Kırım Tümeni’nin idari merkeziydi ve ileride Kırım Hanlığı’na, 20. yüzyılda ise Kırım Tatarlarına adını verecektir.

Tümen
Altın Orda’nın temel idari-askeri birimidir.

İvan Ayvazovskıy culture.voicecrimea.com.ua

Ancak uzun süre boyunca Kırım’ın yerli halkı olan Kırım Tatarları, yarımadadan neredeyse tamamen silinmiştir. Bu, önce Rus İmparatorluğu’nun, ardından Sovyet rejiminin uyguladığı soykırımcı politikanın sonucudur. Sovyet rejimi bu halkı yalnızca sürgün etmekle kalmamış, aynı zamanda onun varlığına dair tüm izleri de yok etmeye çalışmıştır. Ancak 1989’dan itibaren, Sovyetler Birliği’nin yaşadığı kriz ve Ukrayna SSC hükümeti ile halkının tutumu sayesinde, Kırım Tatarları anayurtlarına kitlesel olarak dönmeye başlamıştır. 2001 yılında yapılan Ukrayna nüfus sayımına göre Kırım Tatarları, yarımada nüfusunun %12,03’ünü oluşturmuştur.

Mit 3: Kırım tesadüfen Ukrayna’ya geçti — onu sarhoş Hruşçov hediye etti

Bu mit, Kırım üzerindeki kontrolünü kaybetmeyi kabullenemeyen modern Rusya’da ortaya çıkmıştır. Rusya’nın yakın dönem tarihine göre Kırım, 1954 yılında Ukrayna’nın bir parçası olmuştur. Ruslar, o dönemde Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi Başkanı olan Nikita Hruşçov’un, sözde bir kutlama sırasında sarhoşken Kırım’ı Ukrayna’ya “hediye etmeye” karar verdiğini ileri sürer. Bu olay, günümüzde Ruslar tarafından bir “hata” ve “soygun” olarak görülmektedir. Oysa gerçekte, 1954 yılında Kırım’ın Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne devri kararı, Hruşçov’un şahsi kararı değil, Sovyet hükümeti tarafından kolektif biçimde alınmıştır. 25 Ocak 1954 tarihli KPSS Merkez Komitesi toplantısında bu kararın taslağı onaylandığında, Hruşçov toplantıya başkanlık bile etmemiştir. Bu görevi o sırada Sovyetler Birliği hükümetinin başkanı olan Georgiy Malenkov yürütmüştür.

Stalin ve Malenkov. Görsel kaynağı: Rusya Federasyonu'nun propaganda medyası.

Genel olarak, Kırım’ın devri ani bir olay değildi; en azından 1953 sonbaharından itibaren hazırlıkları yapılmıştı ve tamamen pragmatik bir adımdı: Savaş ve sürgünlerin ardından yarımada ekonomik olarak çökmüştü, Moskova ve Rusya’nın geri kalanından coğrafi olarak kopuktu, buraya yerleştirilen Ruslar Kırım topraklarını işleyemiyor ve temiz su sağlayamıyordu. II. Dünya Savaşı ve nüfusun sürgününden sonra Kırım’ın durumunu örneklemek adına, tarihçi Petro Volvaç 1953 yılı sonunda yarımadada yalnızca üç ekmek dükkanının faaliyet gösterdiğini aktarıyor. Bu nedenle, RSFSR için, ciddi kaynak (insan gücü, yeniden inşa için hammadde, tarım araçları) gerektiren bir bölge olarak Kırım’ın başka bir cumhuriyetin sorumluluğuna geçmesi daha avantajlıydı. 1954 yılında “Kırımska Pravda” gazetesi, Ukrayna şehirlerinin savaş sonrası yarımadayı yeniden inşa etmek için kendi ekipman ve hammaddelerini gönderdiğini yazıyordu: Kyiv’den mekanik yükleyiciler, beton fabrikaları için otomatik dozaj cihazları; Harkiv’den traktörler, vinçler; Mıkolayiv’den beton taşıyıcıları, buldozerler; Prılukı’dan sıva işlerini mekanize edecek araçlar, vs.

Simferopol barajında su salınımı, 27 Aralık 1955. Fotoğraf kaynağı: Babel.

Kırım, sadece coğrafi olarak — Perekop kara köprüsü ve Karadeniz kıyısı boyunca uzanan bozkır bölgeleri aracılığıyla — değil, aynı zamanda uzun bir ortak tarih boyunca da Ukrayna ile bağlantılıdır. Bu ortak tarih, Ukrayna’nın bugün uluslararası alanda tanınan sınırlarını belirlemiştir. Kırım’ın Ukrayna SSC’ye devri, Rus İmparatorluğu ve SSCB yöneticilerinin bozkır bölgelerini sömürgeleştirmek ve tarımsal olarak geliştirmek amacıyla Ukraynalılardan faydalanmasının sadece bir bölümüdür — bu Kafkasya, Volga bölgesi, Sibirya ve Uzak Doğu için de geçerliydi. XIV–XX. yüzyıllar boyunca Ukraynalılar eski Kuman bozkırlarını iskân ederek bu toprakları Ukraynalılaştırdılar. Bu süreçte başarının anahtarı, o dönemin göçebe efendileri olan Kırım Tatarları ve Türklerden kültürel unsurların alınmasıydı. Ukraynalılar onların savaş bilgilerini, günlük yaşamlarını ve siyasal kültürlerini benimsediler. Ukraynalıların bozkırı yerleşime açması, göçebe ve yerleşik uygarlıklar arasındaki etkileşimin ve rekabetin kapanış aşamasını oluşturdu ve bu, bozkırların ilk tarımsal sömürgeleştirme örneklerinden biri oldu. Bugün hâlâ Ukrayna’nın “Avrupa’nın tahıl ambarı” olarak ünü bu sürecin bir sonucudur.

Ukraynalıların Türk kökenli bozkır komşularıyla uzun süreli etkileşimleri, hem çatışma hem de iş birliği açısından pek çok hatırlanmaya değer olaya sahiptir:

1621 — Kırım Tatarları, Han Canibek Giray önderliğinde, Sultan II. Osman’ın yönettiği Hotın Seferi’ne katıldılar. Ancak Hotin’i Lehistan’dan geri alma girişimi, önemli ölçüde Petro Konashevıç-Sahaidaçnıy liderliğindeki Ukraynalı Kazaklar sayesinde başarısız oldu. Hotın’da imzalanan Osmanlı barış metninde “Kozak milleti” ifadesi geçer — bu, Ukrayna milletinin ilk uluslararası tanınmasıdır.

1624 — Kırım Hanı III. Mehmed Giray, Osmanlı Sultanı IV. Murad’a karşı isyanda Kozaklardan yardım istedi. Müttefikler Kefe yakınlarında yeniçeri ordusunu yendi.

1648 — Bohdan Hmelnıtskıy, III. İslam Giray ile ittifak kurdu. Aynı yıl Ukrayna-Kırım ordusu, Zhovti Vodı, Korsun ve Pılyavtsi savaşlarında Polonyalılara karşı zafer kazandı. Bu ittifak, Hmelnıtskıy Ayaklanması’nın başarısında kilit rol oynadı.

Hmelnıtskıy Ayaklanması:
Bohdan Hmelnıtskıy liderliğinde gerçekleşen ve Lehistan’ın orta etnik Ukrayna üzerindeki kontrolünü kaybettiği, Ukrayna Kozak devleti Hetmanlık’ın kurulduğu dönemi (1648–1657) ifade eder.

1659 — Hetman Ivan Vıhovskıy komutasındaki Kozak ordusu, IV. Mehmed Giray’ın Kırım Tatar ordusuyla birlikte Konotop Savaşı’nda Moskova ordusunu yendi.

Jan Matejko, “Bohdan Hmelnıtskıy ve Tugay Bey Lviv yakınlarında”, 1885. Kaynak: Vikipedi.

Daha sonra Kırım ile Ukrayna arasındaki bağ, 1710 tarihli Pılıp Orlık Anayasası’nda da yer aldı. Bu belgede Bohdan Hmelnıtskıy’ın Kırım Devleti yardımıyla Hetmanlığı Polonya boyunduruğundan kurtardığı belirtilir. Ayrıca Ukrayna ve Kırım arasında diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması gerektiği vurgulanır:
“Zira Kırım Devleti ile komşuluk dostluğuna her zaman ihtiyaç duyulmuştur; Zaporijya Ordusu defalarca bu dostluğa sığınmıştır. Bu nedenle, Ekselans Hetman, Kırım Hanı’nın Yüce Hükümeti ile olan eski kardeşliği ve askeri birliğin yenilenmesi, sonsuz dostluğun teyidi için elçileri aracılığıyla çaba göstermelidir. Bu arada komşu devletlerin Ukrayna’yı köleleştirmeye veya ona karşı asla şiddet uygulamaya cesaret edemeyeceklerini de hesaba katmalıdır.”

Tarihin yanı sıra, halklar arasındaki bağın izleri Ukrayna halk folklorunda da görülebilir. Rusya ise Kırım Tatarlarını Ukraynalıların ebedi düşmanları gibi göstermek için bu folkloru manipüle etmeye çalışır: “Bakın, kaç kölelik türküsünde Tatarlar lanetleniyor!” derler. Ancak işte tam da bu noktada gerçeklik yatar: Rus folklorunda Kırım ya da Kırım Tatarları ile ilgili hiçbir şey yoktur. Bu yüzden, Ruslar Ukrayna folklorunu manipüle ederek Ukraynalılarla Kırım Tatarları arasına nifak sokmak isterler. Oysa Ukrayna halk edebiyatında Kırım sıkça ve çok yönlü şekilde anılır. Örneğin “Kırım dağların ardında” adlı türkü, esaret altındaki sevdiklere duyulan özlemi ve baskınların yarattığı trajik çaresizliği dile getirir:

Dağların ardında Kırım,
Güneşin parladığı yer,
Orada benim sevgilim,
Güvercinim uçmakta.

Kırım ayrıca geleneksel Ukrayna mesleği olan çumacılık (tuz ticareti) bağlamında da anılır:

Öküzler böğürür, su içmez,
Çünkü Kırım yolunu hissederler.
Allah bilir, Allah tanır,
Çumaklar nerede konaklar.

Çumacılık zor ve tehlikeli bir meslekti. Bu yüzden benzer şarkılarda Kırım bazen felaketlerin yaşandığı bir yer olarak geçer:

Yedi yıl Kırım’da çumaklık etti,
Ama başına hiç bela gelmedi.
Ama Kırım’dan dönerken,
Yolda başına bela geldi…

Jan Matejko, "Bohdan Hmelntskıy Tugay Bey ile Lviv yakınlarında", 1885. Görsel kaynağı: Vikipedi.

Bu halklar arası bağ, 20. yüzyıldaki Ukrayna Devrimi sırasında da vardı; o dönemde Kırım Tatarları, özerkliklerini koruyabilmenin yolunun Ukrayna içinde kalmak olduğunun farkındaydılar. Bu eğilim, Ukrayna’nın 1991 yılında yeniden bağımsızlığını kazanması sırasında da devam etti. Tüm Ukrayna genelinde yapılan referandumda, Kırım nüfusunun %54,19’u Ukrayna’nın bağımsız bir devlet olarak kalması yönünde oy kullandı. Yani hukuki açıdan konuşacak olursak, yarımada kendi tercihiyle egemen Ukrayna sınırları içinde yer almayı seçti.

Mit 4. Kırım halkı Rusya ile “yeniden birleşmeyi” arzuluyordu

Bu mit genellikle 2014 yılı ve düzenlenen sözde referandum üzerinden anlatılır. Oysa 1991’de Kırım’ın Ukrayna’nın bağımsızlığını desteklediği referandumdan hiç bahsedilmez. Bunun dışında da, Kırım Tatarları arasında ayrılıkçı duyguların olmadığını, asıl bu duyguların kaynağının Ruslar olduğunu gösteren başka gerçekler de vardır.

Daha 1917’deki kurtuluş mücadelesi sırasında Ukraynalılar ve Kırım Tatarları, kendi ulusal devletlerini kurma çabalarında birbirlerine destek oluyorlardı — Ukrayna Halk Cumhuriyeti ve Kırım Halk Cumhuriyeti. 1917’de Kiev’de düzenlenen Rusya’nın Ezilen Halkları Kongresi’nde Kırım Tatar delegasyonu, Ukrayna Merkez Radası temsilcilerine Ukrayna Halk Cumhuriyeti’ne katılma arzusunu ifade etti. Aynı dönemde Kırım’da Ukrayna eğitim derneği “Prosvita”nın şubeleri faaliyet gösteriyordu, Ukraynaca tiyatro oyunları ve konserler düzenleniyordu. Ukrayna Merkez Radası da Kırım’da kendi kaderini tayin hakkının esas sahibi olarak Kırım Tatarlarını tanıdı. Kırım Tatarları ise hızla kendi ulusal hükümetlerini — Müslüman İcra Komitesi’ni — Müftü Noman Çelebicihan başkanlığında kurdu.

İlk Kırım Kurultayı. Kaynak: Vikipedi.

Kurultay

Kırım Tatarlarının başlıca temsil organı — önemli konuların kararlaştırıldığı ulusal genel toplantılar.

Ukrayna geçmişten günümüze çok uluslu bir devlet olmuştur. Ancak halkı, her zaman ülkenin toprak bütünlüğüne saygı duymuş ve başka etnik kökenlere sahip olsalar bile, bağımsızlığın önemini anlamışlardır. Bu nedenle ayrılıkçı eğilimlerin doğrudan Kırım’da ortaya çıktığını söylemek tamamen yanlıştır. 2014’teki yasa dışı referandum ve işgal, Rusya’nın uzun süredir yürüttüğü sistematik etkisinin bir sonucudur. Bu süreç, Ukrayna’nın bağımsızlığını kazanmasıyla başladı. Daha 1992 yılında Rusya Federasyonu’nun Devlet Duması, 1954’teki Kırım’ın Ukrayna’ya devrinin yasa dışı olduğunu ilan etti. Daha sonra Rusya, yarımadaya donanmasını yerleştirdi, 2003’te Tuzla Adası’nı ele geçirmeye çalıştı, Kırım’ın Rusya’ya katılmasını savunan yerel partileri ve birlikleri finanse etti. Dolayısıyla 2014’teki işgal sadece askeri saldırganlıkla değil, aynı zamanda yıllarca süren propaganda ve Ukrayna devletine karşı sistemli faaliyetlerle gerçekleşti.

Rus yetkililer sık sık sözde birleşmenin kansız olduğunu ve halkın direniş göstermediğini iddia eder. Oysa gerçek şu ki, 26 Şubat 2014’te 5 ila 10 bin arasında Kırım sakini, Simferopol’deki Kırım Parlamentosu binası önünde Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklemek için toplandı. O gün, Ukrayna yanlısı ve Rusya yanlısı göstericiler arasında çıkan çatışmada iki kişi hayatını kaybetti. Daha sonra işgal yönetimi, 26 Şubat’taki “kitlesel isyanları düzenlemek ve katılmak” suçlamasıyla dokuz Kırım Tatarını hedef aldı. Mart ayında ise, Simferopol’deki ana meydanda yalnız başına protesto düzenleyen aktivist Reşat Ametov kaçırılıp öldürüldü. Askerler arasında da kayıplar yaşandı: Rus özel kuvvetleri, Simferopol’deki fotogrametri merkezine düzenlenen baskında asker Serhiy Kokurin’i vurarak öldürdü. Onun ölümü, Rusya-Ukrayna savaşında ilk can kaybı olarak kabul edilir.

26 Şubat 2014’te Simferopol’de miting. Fotoğraf: Stas Yurchenko, RFE RL için.

Kırım’ın sözde Ukrayna’dan ayrılma isteğini “kanıtlamak” için daha sonra Ruslar tarafından düzenlenen referandum, Ukrayna yasalarına göre yasadışıdır. Bu, BM Güvenlik Konseyi ve AGİT tarafından da tanınmıştır. Referandum, silah zoruyla yapılmakla kalmamış, aynı zamanda Rusya’dan getirilen vatandaşlar da oy kullanmıştır. Bu nedenle sonuçlar tarafsız değildir; Kırımlıların Rusya’ya katılma isteğini gösterdiği söylenemez.

Modern işgal süreci boyunca Kırım’da Sovyet dönemindekilere benzer baskılar başladı. 2014’ten itibaren Ukrayna yanlısı görüşler tamamen yasaklandı; bu görüşleri dile getirenler öldürülebilir ya da hapse atılabilir. Kırım Tatar Kaynak Merkezi’ne göre, Nisan 2024 itibarıyla işgalin başlangıcından bu yana Kırım’da 320 siyasi mahkum ve ceza davalarında takip edilen kişi kaydedilmiştir. Bunların 217’si Kırım Tatarıdır.

Eski Kırım kentindeki camideki yasa dışı aramalar, 29 Şubat 2024. Fotoğraf kaynağı: "Kırım Dayanışması".

Rusya ayrıca Kırım sakinlerini Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşta kullanıyor. 2015’ten bu yana Rus ordusuna yasa dışı asker alımı devam ediyor. Eylül 2022’de seferberlik başlatıldı. Bu seferberlikten kaçmak için Kırım Tatarları yarımadayı terk ediyor. Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Refat Çubarov’a göre, Nisan 2024 itibarıyla bu sayının 6 ila 8 bin kişi arasında olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca, Haziran 2024 sonunda verdiği bilgilere göre, işgalci ordunun saflarında savaşırken yaklaşık 1000 Kırımlı öldü. Gelecekteki asker alımı için Rusya, “Yunarmiya” adlı gençlik örgütü ve “askeri-vatansever eğitim” dersleri yoluyla çocukları da askeri düzene alıştırıyor.

Kırım’daki Yunarmiya üyeleri. Görsel kaynağı: RFE RL.

Baskılara rağmen kimliğini korumayı başaran Kırım sakinleri hâlâ direniş gösteriyor. Sabotaj eylemleri düzenliyor, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri ile işbirliği yapıyor, mavi-sarı bayraklar asıyor, “Sarı Kurdele” hareketine katılıyorlar.

Fotoğraf kaynağı: “Sarı Kurdele” hareketi.

Rusya, Kırım’ı kendi çıkarına uygun mitler yaratmak için kullanmaya devam ediyor. Yarımada hakkında uydurulmuş hikâyeler aracılığıyla kendi tarihine yapay bir süreklilik inşa ediyor, Kırım’ın Ukrayna ile olan ilişkilerini inkâr ediyor ve bunu kendi askeri saldırganlığına gerekçe olarak sunuyor. Bu mitlerin farkında olmak ve dünyaya anlatmak, adaletin yeniden tesisi açısından büyük önem taşıyor. Rusya, dünya siyasetinde bu uydurma haklarını yerleştirmiş durumda. Kırım’ın tarihini doğru anlamak, bu durumu değiştirmeye yardımcı olabilir.

Materyali hazırlayanlar

Ukraїner yazarı:

Bohdan Lohvınenko

Yapımcı,

Hibe Yöneticisi:

Ksenia Bovkun

Yapımcı,

Üretici Koordinatörü:

Marina Mitsiuk

Uzman:

Oleksandr Halenko

Yazar:

Sofiya Panasük

Editör:

Tetiana Vorobtsova

Baş editörü:

Nataliya Ponedilok

Fotoğraf editörü:

Yuriy Stefanyak

İçerik menajeri:

Katerına Yuzefık

Grafik tasarımcısı:

Natalia Sandrigos

Olexandra Onoprienko

Anna Domanska

Çeviri editörü,

Çevirmen,

Koordinatör:

Daria Ozdemir

Ukraїner International Koordinatörü:

Yulia Kozyryatska

Ukraїner International Baş editörü:

Anastasiia Maruşevska

Manşetlerin ötesindeki Ukrayna'yı keşfedin - size ulaştırılan ilham verici hikayeler